Çanakkale Savaşı sırasında 18 Mart 1915 yılında Çanakkale’de Türk sahil topçularının Üçlü İtilaf filosuyla savaşması, ataturktoday.com sitesinden alındı.
Andery KLİMENKO
Dışişleri Meydanı (Kiev) bilirkişisi,BSNews’un başyazarı (Yalta-Kiev)
Son birkaç gün içinde Türkiye Dışişleri Bakanı öyle açıklamalar yaptı ki, dikkatli okurlar ve analistler onun çelişikliğiyle şaşırıp kaldılar. Ve sadece Ukrayna’dakiler değil.
“Rusya ile ilişkilerimizin iyi olması Rusya’nın Ukrayna’da yaptıkları ve Kırım’ı ilhakını tanımamız anlamına gelmez” diyen Çavuşoğlu, Türkiye’nin ilhakı tanımadığını ve tanımayacağını açık bir şekilde söylediklerini kaydetti.
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Kırım Tatarlarıyla ilgili olarak da tüm saldırıları ve baskıları Rusya’ya ilettiklerini kaydeden Çavuşoğlu, “Hatta onlara iki tane liste verdik. Sadece Mustafa Cemiloğlu ile görüştükleri için cezalandırılan Kırım Tatarlarının yaklaşık 100 kişilik listesini de verdik. Kırım Tatarlarına yönelik ne tür saldırı oldu, ne yapıldı, kim kayıp, kim ölü bulundu bunların listesini de kendilerine verdik” diye konuştu.
Buna karşılık Putin’in, Kırım Tatarlarına yönelik Kırım Tatar dilinin resmi dil olması, daha önce Ukrayna yönetimi tarafından verilmeyen hakların verilmesi ve Kırım Tatarlarının yönetimde yer alması gibi vaatlerini tekrar ettiğini aktaran Çavuşoğlu, “Ama uygulamada görmek lazım. Bugüne kadar bu vaatlerin yerine gelmediğini maalesef üzülerek söylemek zorundayız. Rusya bizim dostumuz ama yanlışı varsa da bunu söylemek durumundayız” diye konuştu.
Çavuşoğlu, Türkiye’nin Kırım Tatarlarının durumunu incelemek için göndereceği gayriresmi heyetle ilgili olarak Putin’in “İster resmi, ister gayriresmi olsun istediğiniz heyeti gönderin. Bizler her türlü kolaylığı sağlarız” şeklinde cevap verdiğini dile getirdi. Çavuşoğlu, süreci yakından takip ettiklerini ve kısa bir süre içinde bir heyetin Kırım’a gideceğini söyledi.
Şimdi de bizim, BSNews yazı kurulunun, bir sorumuz var: bahsettikleri heyet Kırıma hangi yoldan gideceğini çok merak ediyoruz – RF üzerinden mi, Türkiye’den feribotla ilhak edilmiş Sevastopol’a vrya uçakla Simferopol’e mi, Ukrayna üzerinden ve Çongar’dan sonra yürüyerek mi …
RF üzerinden veya direk Kırıma giderse çok büyük bir skandal olacak. Bu skandalı Ukrayna Dışişleri Bakanlığı organize etmezse bile, biz bu skandalı garanti ederiz…
Daha bitmedi.
Aynı günlerde Yalta Deniz Ticaret Limanı Türkiye ile düzenli deniz ulaşımını organize etmeyi planladığını açıkladı.
Liman başkanı Dmitriy Petrov, şuan “Yalta’dan Türkiye’ye gidecek feribotunu faaliyete geçirmek için Türk ortaklarımızla görüşme yapıyoruz. Ayrıca, Sinop, İstanbul ve diğer Türk kentlerine gidecek ve düzenli sefer yapacak yolcu gemiler de görüşülmektedir. Son zamanlar birçok Türk iş adamı bize başvuruyor, Kırım limanlarına karşı yapılan yaptırımları desteklemedikleri için onlara çok minettarız”, diye vurguladı.
Sevastopol “valisi” Sergey Menyaylo ise yakın zamanlarda Türkiye’den feribotla gıda tedariğini sağlayacağına söz verdi.
«Bugün Kerç feribot geçişi duruyor, çünkü fırtına uyarısı var, yani anlıyoruz ki, bu durum gıda tedariğini doğru orantılı olarak etkiler. Bu yüzden feribot geçişlerimizi geliştirmek için elimizden her şeyi yapıyoruz», – dedi Menyaylo.
Ayrıca vurguladı: «Türkiye ile bazı anlaşmalarımız var. Çok yakın zamanda Türk feribotu Sevastopol’e gıda getirecek».
Daha önce BSNews Türkiye’nin RF’dan sonra Rusya tarafından işgal ve ilhak edilmiş Kırım yarımadasının limanlarına girerek yaptırımları ihlal eden gemi sayısı açısından ikinci ülke olduğunu defalarca yazdı…
Bilhassa RF ile Türkiye’nin Karadeniz gaz boru hattı hakkında yaptıkları açıklamaları okumak çok ilgi çekici, sözle Putin ve Erdoğan 1 Aralık 2014 tarihinde Ankara’da yaptıkları görüşme sırasında buna karar vermişler.
RF’nun bakış açısı şu. “Güney akım” boru hattının projesi iptal edildi, Ukrayna üzerinden gez transit geçişinin risklerini ortadan kaldırmak için Avrupa’nın “Türk akımı”ndan başka çaresi yoktur.
Bununla ilgili AB Enerji Birliği Başka Yardımcısı Maroš Šefčovič ile görüşen Aleksey Miller açıklama yaptı.
«Proje iptal oldu. Halihazırda Ukrayna üzerinden transit geçişi sağlanan 63 milyar metreküp doğalgazın tek tedarik yolu “Tük Akımı” boru hattıdır. Başka bir seçenek yok. Avrupa’daki muhataplarımızı bilgilendirdik. Türkiye-Yunanistan sınırından itibaren gerekli altyapıyı hazırlamak artık onlara düşüyor.», – dedi Miller.
“Muhataplarımızın bunu gerçekleştirmek için en fazla birkaç senesi var. Yani vakit dar. Zamanında yetiştirilebilmesi için AB boru hatlarının yapımına hemen başlanmalı. Aksi takdirde, söz konusu doğalgaz hacmi başka pazarlara yönlendirilebilir”, – uyardı Miller.
Miller, “Gazprom”un mevcut çalışmalarının Karadeniz dibinden Türkiye’ye yeni boru hattını döşemek için yönlendirildiğine vurguladı. Bu proje, Türkiye ve Yunanistan sınırına 50 milyar metreküp Rus doğal gazının ulaşımını sağlayacaktır.
Türk tarafının tepkisi böyleydi:
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Türkiye için enerji konusunda önceliğin Transanadolu gaz boru hattı (TANAP) olduğunu ve bu projenin bir an önce gerçekleştirilmesi için çalışmaların devam ettiğini açıkladı.
Çavuşoğlu, ziyaret sırasında Putin’in Güney Akım projesi yerine Yunanistan sınırına yakın bir yerde istasyon kurulması ve Karadeniz’in altından yeni bir hattın gelmesi projesini teklif ettiğini hatırlatarak, iki ülke arasında hukuken bağlayıcı olmayan bir mutabakat imzalandığını ancak proje hakkında henüz verilmiş bir karar olmadığını, konuyla ilgili çalışmalarını devam ettiğini açıkladı.
Ve son olarak, bu günlerde hava savunma füze sistemlerini taşıyan askeri gemiler İspanya’dan İskenderun’a geldi.
31 Ocakta misyonu tamamlanan Hollanda’nın hava savunma sistemlerinin yerine gelecek İtalya sistemlerinin indirilmesi başladı. İspanya’nın HSSleri Adana’nın İncirlik askeri üssünde konuşlanacak.
Kasım 2012’de Ankara Süriye’den olasılı hava saldırısından korunmak üzere NATO’dan Patriol HSS’leri istedi. ABD, Hollanda ve Almanya kendi hava savunma sistemlerini Türkiye’ye vermeyi kabul ettiler. Şuan HSS Adana, Kahramanmaraş ve Gaziantep illerinde nöbet tutmaktadır. Eylül 2014’de İspanya, Hollanda’nın HSS’lerin yerine kendi Patriot sistemlerini göndermeye karar verdi. ABD ve Almanya sistemleri çalışmalarına devam etmektedirler.
Tüm bu durumları ünlü Ukrayna diplomatı, eski Ukrayna İstanbul Başkonsolosu ve Karadeniz Ekonomik İşbirliğinde Ukrayna temsilcisi, halen “Dışişleri Meydanı” yönetim kurulu başkanı Bohdan Yaremenko şöyle yorumladı:
«Türkiye Dışileri Bakanı Çavuşoğlu’nun yeni açıklamaları: meğer Türkiye ile Rusya arasında anlaşmalar varmış, Rusya Kırım Tatar diline resmi dil statüsünü verecekmiş, Kırım Tatarların Kırım’daki yönetime katılımlarını sağlayacakmış. Çavuşoğlu Rusya’nın verdiği sözlerini tutmadığına öfkelenmiş, durumu incelemek üzere Kırım’a heyet gönderecekmiş…
Ne tepki verebiliriz ki (ancak şafağımızda parmak döndürürüz)?
- Türkiye büyükelçisini Dışişleri bakanlığımıza çağırıp, Ukrayna içişlerine karıştıkları için protestoyu teslim etmek.
- Türkiye’deki Ukrayna büyükelçisini danışmanlık amacıyla geri çağırıp, çıkmadan önce Türkiye Dışişleri Bakanlığına kararlı bir protesto yapması için görevlendirmek.
- NATO ve AB ile Türkiye’nin Ukrayna toprak bütünlüğünün bozulmasına yönelik hareketleriyle ilgili danışmalarda bulunmak.
- Konstantinopolis’e Ukrayna heyetini göndererek, Türk makamların Rum Ortodoks Patrikhanesine resmi hukuki statünün verilmesi, Ortodoks cemiyetinin el konulan mülklerin iade edilmesi, Türkiye’deki Ortodoks Hristiyan azınlık haklarının korunması ile ilgili incelemeleri yapmak. İsrail ve Ermenistanla görüşmeler yaparak, Türkiye’de Ermeni ve Yahudi azınlık cemiyetlerinde aynı sorunları hakkında danışma yapmak. Gerekli durumlarda bu ülkelerle birlikte uluslararası kuruluşlar çerçevesinde gerekli eylemleri koordine etmek.
- Türkiye’de insan hakları, söz özgürlüğü ile ilgili durumu derinden incelemek.
- Kürt azınlığının haklarıyla ilgili konuyu incelemek ve Kürt devletinin kurulmasıyla ilgili sorunu çözmek üzere Türkiye’ye heyet göndermek.
- Yunanistan’la birlikte Kuzey Kıbrıs sorunuyla ilgili danışmalarda bulunmak.
Zayıfları kimse duymuyor. Güçlü olmamız lazım…»
* * *
Son olarak şunları eklemek istiyoruz:
Ukrayna Türkiye’nin Karadeniz güney kısında inşa etmek istediği Nükleer Santral ile ilgili çoktan kaygı duymalıydı.
Sinop ilindeki Nükleer Santral inşaatı, 2023 yılına kadar Japonya-Fransa konsorsiyom tarafından tamamlanmayı planlanıyor. Bu işin bedeli 22 milyar dolar ediyor. Japonya medyasının verilerine göre santralin inşaatına Mitsubishi şirketi ve Fransız şirketi Areva da katılacaktır.
Aynı çevresel düşünceler gereği, Kanal İstanbul projesiyle ilgili uluslararası çevresel bilirkişi incelenmesi yapılmalıdır.
Bilindiği gibi, bu kanal cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendi fikrine göre tasarlanmış, Marmara Denizinden Karadenizine kadar Boğaza paralel olarak geçecekmiş.
Ve sonuncusu, yeni Rus-Türk sualtı gaz boru hattı da, Karadeniz ülkeleri için çevresel güvenlik açısından değerlendirilmelidir…
No Responses to “Türkiye düz ovada yolunu mu şaşırmış? – ilhak ve Kırım Tatarlar, RF ve gaz boru hattı, ABD ve NATO”